17 Ağustos 2010 Salı

Tiroit Kanseri Bitkisel Tedavisi

Bir çok kanser türleri alternatif tedavi yöntemleri ile başarılı sonuçlar vermektedir. Alternatif bitkisel guatr tiroid kanseri tedavisinde Türkiyede ve Dünyada en iyi sonucu veren XP TONIC SLS çalışmasıdır.

Tiroit Kanseri Belirtileri

Hastalar arasında en sık sorulan sorulardan biridir. Guatrlar büyüklük ve fonksiyonlarına göre birtakım şikayet ve belirtilere yol açar.

· Genelde basit diffüz guatr herhangi bir şikayete neden olmaz.

· Guatr hipotirodi veya hipertiroidi ile birlikte bulunursa bu hastalıkların belirtileri ortaya çıkar. Bu hastalıklarla ilgili daha önce geniş bilgi verilmiştir.

· Büyük ve nodüllü guatrlar, soluk veya yemek borusu üzerine olan baskı nedeniyle nefes darlığına veya yutma güçlüğüne neden olabilir. Ancak bu durum nörotik hastalarda görülen ve globus histerikus denilen boğazdaki sıkışma hissi ile karıştırılmamalıdır.

· Büyük guatrlar, ayrıca boyun toplardamarları üzerine baskı yaparak bu damarların genişlemesine neden olabilir.

· Tiroit glandı günlerce veya haftalarca yavaşça büyüyüp küçülmesi ve bazen ağrılı olması sessiz veya subakut tiroiditte görülür.

· Tiroidin ani olarak büyümesi, ağrılı ve hassas olması tiroit nodülü içine kanamada veya ani olarak büyüyen tiroit kanserlerinde görülür.

· Otoimmün guatrlarda simetrik veya asimetrik büyüme görülmesi tiroit lenfomasını düşündürür.

Tiroit Kanseri Tedavisi

Nodüllü guatrlarda tedavi nasıl yapılır?
Nodül mevcut olan hastalarda nodülün tek mi yoksa birden fazla mı olduğu araştırılır. Tek nodüllü vakalarda kanser olup olmadığı araştırılır. Tek nodüllü vakalarda kanser araştırılmasının nasıl yapıldığı aşağıda anlatılmıştır. Tecrübeli hekimler elle muayene sırasında nodülü teşhis edebilirler. Ancak bazı hastalarda sadece muayene ile nodül tanısı ve kaç nodül olduğunun tespiti zor olabilir. Bu durumda en iyi tanı yöntemi tecrübeli bir hekimin yapacağı ultrasonografidir.

Ultrasonografi, nodüllerin tespitinde kolaylıkla uygulanan ve hamilelerde bile herhangi bir zararı olmayan bir tanı yöntemidir. Ayrıca bu yöntem, Hashimoto tiroiditi ile multinodüler guatrı birbirinden kolaylıkla ayırabilmektedir. Özellikle kısa boyunlu hastalarda tiroit nodüllerinin tanısında elle muayeneden çok daha iyi sonuçlar verir.

Muayenede veya ultrasonografide nodül tespit edilmeyen vakalarda tiroit sintigrafisinin yapılması doğru değildir. Ancak ultrasonografide Hashimoto tiroiditi kuşkusu olan vakalarda tiroit antikorları yapılarak tanı kesinleştirilir.
Sıcak nodüllerde tedavi nasıl yapılır?
Nodüllü vakalarda öncelikle tiroit sintigrafisi yapılarak nodülün sıcak (hiperaktif) yoksa soğuk (hipoaktif ) olup olmadığı araştırılır. Sıcak nodüllerde tiroit hormonu tayini yapılarak hipertiroidi (Plummer Hastalığı) araştırılır ve buna göre tedavi edilir. Hipertiroidi göstermeyen sıcak nodüllü vakalar ise belirli aralıklarla takip edilir. Bu nodüllerin bazıları dejenerasyona uğrayarak semptom vermeyecek bazıları ise büyüyerek hipertiroidiye neden olacaktır. Özellikle 3 cm üzerindeki büyük nodüllerde ileride hipertiroidi olma olasılığı daha yüksektir.
Soliter nodüller nasıl değerlendirilir?
Özellikle soliter soğuk nodüllerde kanser olma olasılığı mevcut olduğundan iyice araştırılması gerekir. Normalde bir populasyonda %4-7 arasında tiroit nodülü mevcuttur. Bu nodüllerin ancak çok az bir kısmında kanser olduğundan her nodülün cerrahi olarak çıkarılması doğru değildir. Özellikle soliter nodüllerin değerlendirilmesi dikkat gerektirir.

Değerlendirilmede hastanın yaşı, boyun bölgesine radyasyon alıp almadığı, şikayetleri, cinsi ve aile hikayesi göz önünde bulundurulur.

· Buluğ çağından önce çocuklarda nodül oluşması veya çok yaşlılarda ani olarak nodulün ortaya çıkması tiroit kanserini akla getirir. Hodgkin hastalığı veya diğer nedenlerle boyun bölgesine radyoterapi uygulanan hastalarda nodül görülmesi daha dikkatli araştırmayı gerektirir.

· Ani olarak ses değişikliği oluşması ve yutma güçlüğü ortaya çıkması tiroit kanseri yayılışını düşündürür. Tiroit nodülünde ani olarak büyüme ve ağrı öncelikle kist içine kanama ve nadir olarak da tiroit kanseri belirtisidir.

· Erkeklerde tek nodülün görülmesi kanser kuşkusunu artırır.

· Ailede tiroit kanseri oluşu özellikle medüller tiroit kanseri olması tiroit kanser ihtimalini artırır.

Muayene bulguları oldukça önemlidir. Bazen sadece muayene ile kanser tanısı koymak mümkün olabilmektedir. Bu hastalarda nodül çok sert olarak ele gelir, etraf dokuya yapışıktır ve aynı bölgede metastaza bağlı olarak ele lenf bezi gelir. Ancak her lenf bezi şişkinliğinde kanser metastazı tanısı koymak mümkün değildir. Çünkü lenf bezi şişkinliği enfeksiyon sonucu da ortaya çıkabilmektedir.

Çok sayıda nodül olanlarda kanser olma ihtimali az olmasına rağmen özellikle nodüller arasında büyük nodül varsa (dominant nodül) bu nodül de soliter (tek) nodüller gibi kanser açısından incelenmesi gerekir.

Muayeneden sonra nodüllerin incelenmesinde:

· Tiroit ultrasonografisi: Nodüllerin sayısı ve büyüklüğü hakkında bilgi verir. İyi ve kötü huylu nodüllerin ayırıcı tanısında kullanılmaz.

· Tiroit sintigrafisi: Nodüllerin soğuk mu, sıcak mı olduğunu gösterir. İyi ve kötü huylu tümörleri ayıramaz.

· Tiroit biyokimyası

o Tiroit hormonları (Nodülün fonksiyonunu gösterir)

o Kalsitonin (medüller tiroit kanserinin belirtisidir)

o Tiroit antikorları (Hashimoto tiroiditi tanısı için gereklidir)

· İnce iğne aspirasyon biyopsisi (İİAB): Nodülün habis mi selim mi olduğunu gösterir. Bu konuda daha önce bilgi verilmiştir (Bak. İİAB).
Soğuk nodüllerde tedavi nasıl uygulanır?
· Soğuk nodüllerin çoğu selim olduğundan ancak ince iğne aspirasyon biyopsisinde habis veya şüpheli hücre görülmesi durumunda operasyon uygulanır.

· Biyopside selim hücre görülmesi operasyonu gerektirmez. Bu hastalarda levotiroksin tedavisi uygulanır ve belirli aralıklarla takip edilir.

· Levotiroksin (tefor, levotiron) nodüllerin büyümesini ve çoğalmasını önleyen sentetik T4 hormonudur.

· Tedavi altındaki nodüller ultrasonografik ve klinik olarak takip edilir. Tedavi altındaki nodüllerin çok azı küçülür veya büyür, çoğu ise aynı büyüklüğü muhafaza eder.

· Şüphe durumunda bir yıl içinde bir kez daha iğne biyopsisi yapılarak nodül kontrol edilir. Selim sonuç alınması durumunda biyopsi ancak nodülün büyümesi durumunda tekrarlanır.

· Tiroit kistlerinde ince iğne aspirasyonu ile sıvı tamamen boşaltılır. Sıvı boşaltıldıktan sonra kist tamamen ortadan kalkabilir. Bazı kistler boşaltıldıktan bir müddet sonra tekrar dolar. Bu kistlerde tiroit kanseri olma ihtimali çok az olmasına rağmen (%3) operasyon tavsiye edilir.

· Miks nodüllerde (yarı kist ve yarı solid) sonuç selim gelmesi durumunda kanser olma ihtimali daha yüksek (%10) olduğundan cerrahi operasyon hastanın kararına da bağlı olarak uygulanabilir.

Tiroit Kanseri Nedenleri

Hastaların en sık soruduğu sorular arasındadır. Guatr oluşmasının çok nedenleri mevcuttur. Bu nedenlere göre guatrlar iki gruba ayrılabilir.

· Endemik guatr

· Sporadik guatr

Endemik guatr nedir? Sebepleri nelerdir?
Bir yerleşim bölgesinde 6-12 yaş grubundaki çocuklarda yüzde 5’den daha fazla guatr vakası varsa bu yerleşim bölgesine endemik guatr bölgesi denir. Dünyada ve memleketimizde çok sayıda endemik guatr bölgesi mevcuttur (mesela Alpler ve Karadeniz bölgesi). Bu bölgelerde guatr oluşumuna neden olan değişik etkenler mevcuttur. Bunlar içerisin de en sık görülen neden iyot eksikliğidir. Ancak bazı bölgelerde iyot eksikliği olmadığı halde veya iyot fazlalığı olmasına rağmen yine endemik olarak guatr görülebilmektedir. Bazı bölgelerde ise iyot eksikliğime rağmen endemik guatr görülmemektedir.Bu durum iyot yetersizliğinden başka endemik guatr neden olan başka faktörlerin de olduğunu göstermektedir. Bunlar:

· İyot eksikliği

· Yiyeceker içinde bulunan guatrojen maddeler (tiyosiyanat ve isotiyosiyanat, bunlar iyodun tiroit içerisindeki transportunu ve hormon haline dönüşmesini engeller)

. Kimyasal maddeler (thiocynate)

. Bazı ilaçlar (lithium)

. Bazı mikroplar (eschericia coli, gram negatif bakteriler...)
Endemik guatra neden olan iyot eksikliği ve diğer maddeler nasıl etki eder?
Daha önce de belirtildiği gibi günlük iyot ihtiyacı ortalama 150mgm civarındadır. Yenilen ve içilen gıdalarda iyodun 50mgm altına düşmesi hormon üretimini azaltacak ve bu da hipofizde salgılanan TSH miktarını artıracaktır. TSH miktarının artması ise tiroit hücrelerinin uyarılmasına ve dolayısıyla çoğalmasına yani guatra neden olacaktır.

Bazı bölgelerde iyot eksikliği olmamasına rağmen endemik guatra rastlanmaktadır. Bu bölgelerde guatrojen denilen bazı maddelerin alınması ile guatr oluşur. Mesela Karadeniz bölgesinde çok tüketilen karalahana bunlardan biridir. Karalahana içinde thioglucoside denilen bir madde mevcuttur. Bu madde vücutta thiocyanate ve isothiocyanete’a ayrılarak tiroit hormon yapımını engeller. Bazı patates ve fasulye türleri cynaoglucoside içermekte ve daha sonra vücutta thiocynata dönerek iyodun tiroiddeki tutulumunu önleyerek hormon oluşumunu azaltmaktadır. İyot eksikliğinde olduğu gibi burda da TSH hormonu tiroidi uyararak guatra neden olur. Dünyada şimdiye kadar birçok maddenin ve bakterinin endemik guatra neden olduğu gösterilmiştir.
Sporadik guatrın sebepleri nelerdir?
Bir yerleşim bölgesinde %10’dan daha düşük guatra rastlanırsa bu bölgede oluşan guatrlara sporadik guatr denir. Sporadik guatr nedenleri şunlardır:

· Büyüme faktörleri

· Enzim bozuklukları

· Tümörler

· Enflamasyon/enfeksiyon

· Kist oluşumu

· Kanama

· Antitiroit ilaç kullanımı
Büyüme faktörleri nelerdir?
Genel olarak tiroidin büyümesine yani guatra 3 faktör etki eder.

· TSH (tiroidi uyaran hormon)

· TRab (tirotiropin reseptör antikoru)

· HCG (human chorionic gonadotropin hormonu)
TSH’nın guatr oluşumundaki etkisi nedir?
TSH hipofiz bezinde salgılanan ve tiroit hormonlarının tiroitteki sentezi ve salgısı üzerine etki eden bir hormondur. Bu hormonunun tiroit glandını uyarması sonucu tiroit hücreleri kanda bulunan iyodu alarak tiroid hormonu üretilmesinde kullanır. İyot, hücre içerinde bulunan ve tirosin denilen bir madde ile değişik fermentler yardımı ile birleşerek tiroit hormonları (T3 ve T4) üretilir. Üretilen hormonlar folliküller içerisinde depolanarak vücudun ihtiyacına göre kana verilir. Yeterli miktarda üretilen tiroit hormonları TSH’nın hipofizdeki salgılanmasını durdurur. Herhangi bir nedenle tiroit hormon üretimi yetersiz duruma düşerse (örneğin iyot eksikliği veya ferment bozukluklarında) TSH salgısı baskı altına alınamayacağından tiroit glandı devamlı TSH uyarısı altına girer. TSH’nın devamlı surette tiroit glandını uyarması tiroit hücrelerinin büyümesine dolayısıyla guatr oluşumuna neden olur.

Tiroit (Guatr) Kanseri

Tiroit Kanseri, Nedenleri, Belirtileri, Tedavisi, Bitkisel 
TedaviTıbben, genel anlamda, tiroid'in büyümesine guatr denilir. Halbuki halk arasında bütün tiroid hastalıklarına "guatr" denmektedir. Bir çok guatr türü vardır.
GUATR'IN TÜRLERİ Tiroid bezesinin gereğinden daha fazla hormon salgıladığı guatr türüne “zehirli guatr” denir. Halk arasında bu tür guatra " guatr" da denilmektedir. Hormon düzeyi normal olan nodülsüz guatr türüne “basit guatr” denir. İçinde nodül bulunan guatr’a “nodüllü guatr” diyoruz. Nodül, tiroid'de bulunmaması gereken yumru veya kitledir. Nodüllü guatr, "tek nodüllü" veya "çok nodüllü" guatr olarak ikiye ayrılabilir. Nodüller; "soğuk", "ılık" ve "sıcak" olarak 3 gruba ayrılır.
İÇ GUATR - DIŞ GUATR Halk arasında yaygın olarak kullanılmasına rağmen tıbbi tanımlamada iç guatr veya dış guatr deyimlerini kullanmıyoruz.
Tiroid, bir hastalık ismi değildir. Tiroid, herkeste bulunan bir organdır. Hormon üretir ve kanımıza verir. Bu hormon ise vücudumuz için hayati öneme sahiptir. Ömür boyunca bu hormona ihtiyaç duyarız. Bu hormonun adı "tiroksin" dir. Tiroksin, vücudumuzda T3 ve T4 şeklinde bulunur.
Bu hormondan başka, halk arasında daha az bilinen diğer bir hormon daha tiroid tarafından üretilir. Bu hormona "kalsitonin" deriz. Kemik metabolizması ile ilgilidir.
Tiroid'e, "tiroid bezesi, tiroid guddesi" de denir. "Tiroid" ile "tiroit" aynı anlama gelir. Türk Dil Kurumu, "tiroit" kelimesini tercih ederken günlük kullanımda "tiroid" daha çok tercih edilen kelimedir.
Tiroid, boğazımızda ön tarafta, adem elması ismi verilen çıkıntının hemen altında yerleşmiştir. Karşıdan görünümü "U" harfine benzer. Kelebeğe benzeten de vardır ama biz bu benzetmeye pek katılmıyoruz.
Tiroid'in sağ ve solunda  kalpten  temiz kanı beyine taşıyan şah damarı olarak isimlendirdiğimiz ana atardamarlarımız ve bununların dış tarafında da beyinden kullanılmış kanı kalbe getiren toplar damarlarımız vardır.
Tiroid'in altından, sağından ve solundan ses tellerini hareket ettiren sinirler ve onların dalları geçer. Bu sinirler, sağ ve sol olmak üzere 2 tanedir. Bu sinirlerin yerleşimi ve dallanması kişisel değişiklikler gösterir. O nedenle ameliyat sırasında cerrahı yanıltabilir. Bu sinirler çok önemlidir. Eğer bu sinirler ameliyatta zarar görürse veya tiroid kanseri tarafından sarılırsa ses kısıklığı ve ses kaybı olabilir.
Tiroid'in arka iç yüzüne gömülü ve yapışık, 4 tane, mercimek tanesi büyüklüğünde, kalsiyum bezesi (paratiroid bezeleri) vardır. Bu kalsiyum bezelerinin sayısı 1 ile 6 arasında değişebilir. Tiroid'in ameliyatlarında, kaçınılmaz olarak, bu kalsiyum bezelerinin de biri veya birkaçı veya hepsi çıkarılıp alınabilir. Bu durumda hastanın ömür boyunca kalsiyum ve destekleyici başka ilaçlar da kullanması gerekir. Aksi halde, ameliyat sonrasında kemik erimesi hızlanır. Zaten, ameliyatla bu kalsiyum bezeleri alınmasa dahi tiroid hastalıklarının bir çoğu ve hatta tiroid ilaçlarının kendisi kemiklerde erime yapabilir.

11 Ağustos 2010 Çarşamba

Kanser çeşitleri

Akciğer Kanseri Nedir                                
Akciğer kanserinin belirtileri belirtileri üşüme,bronşit, ve diğer solunum hastalıklarından rahatsız bir insanın şikayetleri ile aynıdır. Akciğer kanseri daha ziyade 50 70 yaşlarında görülmektedir. Diğer taraftan sosyoekonomik yaşantıları düşük gruplarda akciğer kanseri daha sık görülmektedir. Bunun nedeni sigara içme oranının bu gruplarda daha fazla olmasına, içilen sigaranın filtresiz, yüksek katranlı ve nikotinli olması gibi sebeplere bağlanmaktadır. Akciğer kanserinin diğer hastalıklara göre ölüm oranı daha fazladır. Akciğer vücudumuzun oksijen gereksinimini sağlayan organımızdır. Her organ gibi akciğerimiz de birçok hücreden oluşur. Bu hücreler akciğerin normal olarak görevini yapabilmesi için ihtiyaç doğrultusunda bölünerek çoğalırlar. Akciğer kanseri, yapısal olarak normal akciğer dokusundan olan hücrelerin ihtiyaç ve kontrol dışı çoğalarak akciğer içinde bir kitle (tümör) oluşturmasıdır. Burada oluşan kitle öncelikle bulunduğu ortamda büyür, daha ileriki aşamalarda ise çevre dokulara veya dolaşım yoluyla uzak oranlara yayılarak (karaciğer, kemik,beyin vb. gibi) hasara yol açarlar. Bu yayılmaya metastaz adı verilir. Akciğer kanserleri mikroskop altında izlenen hücrelerin görüntüsüne göre iki ana guruba ayrılır. 1. Küçük hücreli (yulaf hücreli) akciğer kanseri 2. Küçük hücreli-dışı akciğer kanseri. Bunlar mikroskop altında izlenen kanserli hücrenin görüntüsüne göre ayrılır.

 
KÜÇÜK HÜCRELİ-DIŞI AKCİĞER KANSERİ
Tüm akciğer kanserlerinin %75’ini oluşturur. Yassı epitel hücreli, büyük hücreli ve adeno kanser olarak üç gruptan oluşur.

KÜÇÜK HÜCRELİ AKCİĞER KANSERİ
Daha nadir görülen bu tür, oldukça hızlı seyirlidir ve tanı konduğu zaman çoğunlukla vücudun başka bölümlerine yayılmış olarak karşımıza çıkar

KARACİĞER KANSERİ
karaciğer kanseri iki türdür. Birincisi primer dediğimiz ana kanserdir. Yani kanser esas ve ilk olarak karaciğerde başlamıştır. İkincisi ise, kanser vücudun başka bir yerinde başlamış sonradan o kanserin hücresi kan yoluyla gelerek karaciğerde yavrulaşması sonucu ortaya çıkmasıdır. Buna da seconder veya metastatik karaciğer kanseri denir. Karaciğer sirozu, karaciğer iltihaplanmaları, beslenme bozuklukları, alkol alışkanlıkları karaciğer kanserine sebep olmaktadır. Karaciğer kanserlerinde karaciğer ve mide bölgelerinde ağrı ve karaciğerde büyüme en sık görülen belirtilerdendir.

GIRTLAK KANSERİ
Gırtlak kanserinin ilk belirtisi ses kısıklığıdır. Gırtlak kanseri sigara kullananlarda daha fazla görülmektedir.

LÖSEMİ KAN KANSERİ
Lösemi lökositlerin anormal bir şekilde çoğalması, gerek bulunduğu gerekse çevresindeki hücreleri parçalaması sonucu oluşur. Ayrıca radyasyon ve röntgen ışınları da insanlarda lösemiye sebep olmaktadır. Lösemi iki gruba ayrılır; Akut (hızlı gelişen) lösemiler, kronik (yavaş gelişen) lösemilerdir. Akut lösemilerin büyük bir kısmında hastalık uzun sürmekte ve ölüm oranı yüksektir. Kronik lösemilerde ise hastalık daha uzun sürmekte ve ölüm oranı nispeten daha azdır.

DERİ KANSERİ
Cilt kanseri sık görülen kanserlendendir. Uzun süre kuvvetli güneş ve ulturavıole ışınlarının etkisi başlıca sebepleridir. Daha çok çiftçi ve gemici gibi açık havada güneş altında çalışanlarda görülür. Güneş ışının yanı sıra bazı kimyasal karsinojen maddelerin imalatında çalışanlarda da deri kanseri görülmektedir. Diğer kanserlere oranla çok daha sık görülmesine rağmen cilt kanserinde ölüm çok nadirdir. Cilt kanserinin teşhisi diğer kanserlere göre nispeten daha kolaydır. Vücudun görülebilen ve yüzeysel bir yerinde meydana geldiği için teşhis edilebilmektedir

MEME KANSERİ
Memede oluşan habis (kötü huylu) tümörlerdir. Kontrol edilemeyen hücre oluşumunun sonucudur. Diğer organlara sıçrama olasılığı vardır. Kanser hücreleri diğerlerine oranla daha çabuk büyür. Habis bir tümör mamografide görmenize veya, göğsünüzde elinizle hissedecek hale gelene dek beşle yirmi yıl arasında bir süre geçebilir.Amerikan Kanser Derneğine göre en çok rastlanan belirti memede bir yumru veya, sertleşmedir. Diğer belirtiler, memelerin dış hatlarında değişiklik, örneğin bir göğsün diğerinden şişkin olması gibi, meme derisinde düzleşme veya çukurlaşma, kırmızılık veya, portakal kabuğuna benzer pütürlü bir görünüştür. Meme başları geri çekilebilir, memeden bir akıntı gelebilir. Bu belirtilerle karşılaştığınızda hiç zaman kaybetmeden doktorunuza başvurmalısınız. Hâlâ adet görüyorsanız, şişme veya, hassasiyet aylık kanamalara bağlı olabilir. Bu da doğaldır. Ancak, ne olursa olsun bu değişikliklerden doktorunuza bahsetmelisiniz

MİDE KANSERİ
Mide kanseri genellikle 45-60 yaşlarında görülmektedir. Erkeklerde kadınlara nazaran bir kat daha fazla görülmektedir. Mide kanserinin en önemli sebebi beslenmedir. Yiyecekler içinde bulunan çeşitli kansorejenler, pişirme şekilleri, yiyecekler ve içeceklerin çok sıcak veya çok soğuk içilip yenilmesidir. Ayrıca mide ülseri ,gastrit gibi hastalıklar da mide kanserine zemin hazırlarlar. Mide kanserinin belirtileri ;hazım güçlüğü,şişkinlik,dalgınlık hissi, bulantı, kusma, mide kanamasıdır.

RAHİM KANSERİ
Çoğunlukla rahim boynunda ve vajinanın başlangıç kısmında meydana gelen bir hastalıktır. Çok düşük yapan veya çok doğuran kadınlarda daha fazla görülür. Tıp dilinde uterus kanseri denir. Vajinadan kan veya fena kokulu akıntı gelir. Böyle durumlarda, vakit kaybetmeden doktora başvurmak gerekir.

GÖZ KANSERİ
Görme duyusunun alıcı organı gözbebeğidir. Göz kapakları, gözyaşı bezi ve kaşı kanserleri de vardır. En önemlisi gözbebeğidir. Gözbebeği kanseri iki tiptir: Biri daha ziyade çocuklarda ,diğeri ise yaşlılarda görülür. Çocuklarda görülen teşhisin uzman doktor tarafından özel alet muayenesi ile sağlanır.

KANSER SEBEPLERİ VE KANSERİ ETKİLEYEN FAKTÖRLERİ
Yaşın Kanserle İlgisi Var mı?
Kanser her yaşta görülebilir, fakat genelde orta ve ileri yaş hastalığıdır. 6-16 yaş arasındaki insanların habis urlara karşı bir bağışıklığı bulunmaktadır. Bununla beraber bu yaşlarda tek tük bu vakalara rastlanmaktadır. Çocuklarda görülen bazı kanser vakalarının sebebi annenin gebelik döneminde kullandığı ilaçlardır. Kanser Açısından Irk veya Nesil Bazı tür kanserle bazı ırklarda, diğerlerine göre daha fazla görülmektedir. Örneğin mide kanseri en çok Japonlarda akciğer kanseri en çok İngiltere’de lösemi en çok Musevilerde görülmektedir. Bu farklar jenetik ve çevre faktörlerinden, alışıla gelmiş adetlerden kaynaklanmaktadır.

Kanser İrsi Bir Hastalık mıdır?
Kanserin irsi bir hastalık olup olmadığı hakkında halen kesin bir sonuca ulaşılamamıştır. Tecrübe hayvanlarında bazı tür kanserlerin irsi olduğu kanıtlanmıştır. İnsanlarda ise sayılı bir iki tür kanserin Mendel Kanuna göre çocuğa geçtiği görülmüştür. Bugün için kanserin irisi bir hastalık olup olmadığını ve ayrıca temasla bir insandan diğerine geçmediğini söyleyebilir. Virüsler ve Parazitler Virüsler kan kanseri, gırtlak kanseri, lenf bezi kanserine sebep olmaktadır. Virüsler; çeşitli karsinojenler ve diğer faktörlerle beraber bulunmaları birbirlerinin etkilerini arttırarak kanser sebep olabilmektedirler. Ayrıca, parazitlerin bulundukları organlarda meydana getirdikleri tahripler kanser hastalığına zemin hazırlamaktadır.

KANSERİN ÖN BELİRTİLERİ
Siğil ve benlerde görülen değişmeler, hızla büyümeler, İyileşmeyen ve kapanmayan yaralar, Sürekli hazımsızlık ve yutkunma zorluğu, Sürekli ses kısıklığı ve sebepsiz öksürükler, Vücudun herhangi bir yerinde meydana gelen şişlik ve sertlikler, Nedeni belli olmayan zayıflamalar, Ruhi veya bedeni düşkünlük hali, sebepsiz yorğunluk.

EN SIK GÖRÜLEN KANSER TİPLERİ
Meme kanseri Akciğer kanseri Prostat kanseri Mide kanseri Kalın barsak kanseri Rahim ağzı kanser Beyin içinde büyüyen tümörler iyi huylu (benign) ve kötü huylu (malign) olmak üzere iki gruba ayrılıyor. Kötü huylu beyin tümörleri çevre dokuları harap eden ve çoğalması tekrar edici tipte hücrelerden oluşuyor. Beyin dışında gelişen kötü huylu tümörlerin bir özelliği de, vücudun diğer bölümlerine yayılmaları. Buna tıp dilinde metastaz deniliyor. Ancak bazen hücre tipi olarak iyi huylu da olsalar, beynin son derece yaşamsal alanlarında büyüdüklerinde kötü huylu olarak nitelendiyorlar. Kötü huylu beyin tümörleri vücudun diğer bölgelerine yayılmamakla birlikte, beynin veya omuriliğin uzak bölümlerine yayılabiliyor. Tümörler beynin kendi hücrelerinden oluşursa primer beyin beyin tümörleri adı veriliyor. Vücudun diğer sistemlerinde gelişen tümörler ise beyne sıçrayarak (metastaz) tümör oluşturduklarında metastatik beyin tümörlerinden söz ediliyor.

Beyin tümörlerinin gelişme nedeni bilinmiyor
Çevresel etkenler, kalıtsal özellikler ve viral nedenler ile değer olasılıklar araştırılıyor. Büyük nüfus topluluklarında yapılan araştırmalarda birincil beyin tümörlerinin her yıl, her yüz bin bireyden 9’unda geliştiği saptanmış. Vücudun diğer sistemlerinden beyne sıçrayan (metastatik) tümörler de aynı orana sahip.

Kanserin Nedenleri
Kanser kesin . sebebi henüz kesin olarak bilinmemektedir. Kanser hastalığ .ı için iki grup risk faktörü vardır. Kanser için risk faktörleri yaşam şekillerine. yaşa. cinsiyete ve aile öykülerine bağlı olarak değişir. Bir başka risk grubu ise çevresel faktörlerdir. Sigara alkol kullanımı.Uzun süre ve tehlikeli saatlerde güneş altında kalma.
Aşırı dozda röntgen ışınına maruz kalma.Bazı kimyasal maddeler (katran. benzin. boya maddeleri. asbest v.b.Bazı virüsler Hava kirliliği Radyasyona maruz kalma. Kötü beslenme alışkanlığı

Karaciğer kanseri

Karaciğer kanseri nedir
Karaciğerin kendi hücresinden kaynaklanan kötü huylu (habis) tümörlere primer (birincil) karaciğer kanseri diyoruz. Karaciğerin kendi hücrelerinden çıktığı için hepatosellüler (karaciğer hücreli) karsinom adı ile anılır. En sık görülen ve en ölümcül tümörlerden biridir.karaciğer kanseri iki türdür. Birincisi primer dediğimiz ana kanserdir. Yani kanser esas ve ilk olarak karaciğerde başlamıştır. İkincisi ise, kanser vücudun başka bir yerinde başlamış sonradan o kanserin hücresi kan yoluyla gelerek karaciğerde yavrulaşması sonucu ortaya çıkmasıdır. Buna da seconder veya metastatik karaciğer kanseri denir. Karaciğer sirozu, karaciğer iltihaplanmaları, beslenme bozuklukları, alkol alışkanlıkları karaciğer kanserine sebep olmaktadır. Karaciğer kanserlerinde karaciğer ve mide bölgelerinde ağrı ve karaciğerde büyüme en sık görülen belirtilerdendir.
 
Primer Karaciğer Kanseri
Karaciğerin primer (kendine has) malign (kötü huylu) tümörleri, bir başka deyişle kanserleri şunlardır: Hepatosellüler karsinom, intrahepatik kolanjiosellüler karsinom, hepatokolanjiokarsinom, hepatoblastom, anjiosarkom, epiteloid hemanjioepitelioma ve diğer sarkomlar (leiomyosarkom, rabdomyosarkom, indiferansiye embriyonel sarkom) Karaciğer kanserlerinin tümüne yakınını hepatosellüler karsinom (HSK) ve intrahepatik kolanjiosellüler karsinom oluşturur

Hepatosellüler Karsinom (HSK)
Karaciğerin en sık (%75) rastlanan primer tümörüdür Diğer adı hepatomadır Erkeklerde kadınlardan 5 misli daha fazla görülür En sık 40-60 yaşlardadır Kısacası en fazla orta yaş erkeklerde görülür Dünyada en fazla Güneydoğu Asya ve Güney Afrika’da görülür ABD’de ise seyrektir; tüm kanserlerin ancak %2,5’udur
Etyolojisi bilinmemektedir Ancak HSK için bazı risk faktörleri mevcuttur: Siroz HSK’li olguların büyük çoğunluğunda (%75-95’inde) risk faktörüdür Hepatit B enfeksiyonu siroza neden olarak dünyadaki en önemli HSK sebebidir Hepatit B enfeksiyonu olanlarda olmayanlara göre 20-200 kat daha fazla HSK oluşur Ayrıca siroz yapan bütün hastalıklar, hepatit C enfeksiyonu, alkol kullanımı, vs hastalıklar HSK’a yol açabilir
Postnekrotik sirozlar, alkolik sirozlar, hemokromatosis, alfa-1-antitripsin eksikliğinde kanser olma riski yüksektir Primer bilier siroz, kardiak siroz, Wilson hastalığında da orta derecede risk vardır Aspergillus flavus adlı mantar tarafından üretiien Aflatoksin ile kontamine olmuş tahıl ve yer fıstığı yeme sonucu Aflatoksin alınmasıyla HSK gelişme riski vardır Uzun süreli androjen kullanımında da HSK sıktır Şistozomiazis ve klonorşiazis denen parazit hastalıklarının sık görülmesi de risk faktörüdür
Klinik bulguları: Hepatomegali (karaciğer büyümesi) Karaciğer üzerinde üfürüm ve frotman olması Assit (karında sıvı birikmesi) Assit hastaların yarısında kanlıdır Halsizlik, iştahsızlık, kilo kaybı, karın ağrısı (her 3 hastadan birinde) Sirozu olan stabil bir hastada kliniğin aniden bozulması ve ALP artışı Karında kitle olması ve karında sağ üst kadranda ağrı ise karaciğer kanserinde en sık doktora başvurma sebepleridir
Tanı : ALP (alkalen fosfataz) belirgin ölçüde artar Transaminazlar ise (SGOT ve SGPT) hafif artar AFP (alfa feto protein) artar Galyum sintigrafisi (fokal dolma defekti olur) Ultrason ile kitle görülebilir, portal vene kitlenin invazyonu gösterilir BT’de (bilgisayarlı tomografi) kitle görülür Anjiografide hipervasküler ve tümör kızarıklığı gösteren kitle görülür Karaciğer biyopsisi yapılarak kesin teşhis konur
Metastaz : % 50 olguda metastaz (tümörün başka bir dokuya yayılması) olur En çok hiler lenf ganglionlarına ve akciğere metastaz yapar

İntrahepatik kolanjiosellüler karsinom
Karaciğer içi safra kanallarının kanseridir Karaciğer içi safra kanallarının herhangi bir yerinde oluşabilir Karaciğerin hilusu veya periferik kısımlarında gelişebilir Karaciğer primer tümörlerinin % 8-25’ini oluşturur
Etyoloji : Nedeni büyük ölçüde bilinmemektedir Hastaların % 10’unda tümör şu etmenlerle ilişkilidir: Kronik ülseratif kolit (tipik olarak primer sklerozan kolanjit ile birlikte oluşur), Caroli hastalığı (idiopatik intrahepatik safra kanalları genişlemesi), konjenital hepatik fibrozis, klonorşiazis, opistorşiazis, hemokromatozis, thorotrast uygulanması, vs Bu tip kanserlilerin %10’unda siroz vardır Ancak intrahepatik kolanjiokarsinom’un Hepatit B ile hiçbir ilişkisi yoktur
Klinik bulguları : Karın ağrısı, halsizlik, ateş ve kilo kaybı olur Tipik olarak 50-70 yaşlarında görülür
Tanı : Ultrason, BT, ALP artışı ve biopsi (patolojik tanı)
Metastaz : % 75 olguda metastaz olur En çok lenf ganglionlarına, periton yüzeylerine ve akciğere metastaz yapar

Hepatokolanjiokarsinom
Bu tümörler hepatosellüler ve safra kanalı farklılaşması gösterir Karaciğer primer tümörlerinin %5 ’inden azını oluşturur HSK’a benzer belirtiler olur

Hepatoblastom
Çok nadirdir Çocuklarda en sık görülen karaciğer primer tümörüdürGenellikle 3 yaşından önce oluşur Erkeklerde kızlardan 2 misli daha fazladır Doğuştan anomaliler ve hemidistrofi ile ilişkilidir
En sık belirtiler (hepatomegali nedeniyle) karında kitle, büyüme geriliği ve kusmadır Serum AFP değeri olguların %85’inde yükselir ve oldukça yüksek değerlere ulaşır
Hepatoblastom soliter, iyi sınırlı, grimsi esmer renkte bir kitle şeklinde görülür Değişik şekillerde olabilir Ortalama lezyon çapı 10 cm dir Bazen 20 cm ye kadar olabilir Nekroz ve kanama sıktır Siroz oldukça enderdir
Olguların yarısında metastaz olur Metastazları genellikle hiler lenf ganglionlarına ve akciğere yapar

Anjiosarkom
Genel anlamda karaciğer sarkomu enderdir Karaciğer sarkomunun en sık görüleni ise anjiosarkomdur Tipik olarak 50-70 yaşlarındaki erkeklerde görülür
Etyoloji : Vinil klorid, arsenik ve Thorotrast (artık kullanılmayan bir radyolojik kontrast madde), anabolik steroid kullanımı ile yakın ilişkilidir Tümör, bu maddelere maruz kalmadan 10-25 yıl sonra ortaya çıkar
Klinik bulgular : Karın ağrısı, halsizlik, kilo kaybı, karında kitle bu hastaların en çok başvuru sebebidir Hematolojik bozukluklar (anemi, DIC vs) sıktır
Tanı : Ultrason ve BT’de kitlenin görülmesi, ALP atışı, anjiografide defektin gösterilmesi ile tanı konur Kesin tanı için gerekli olan biyopsi açık yöntemlerle alınır Zira kapalı karaciğer biyopsisi sonrası öldürücü kanama olabilir
Patolojik bulgular : Olguların %75’inde çok sayıda tümör odağı karaciğerin her iki lobunu tutar Odaklar tek tek, süngerimsi yapıda ve kanamalıdır; büyüklükleri farklıdır
Metastaz : Olguların %60’ında metastaz olur

Epiteloid hemanjioendotelyoma
Ender görülen bu tümörün etyolojisi bilinmemektedir Kadınlarda erkeklerden daha fazladır Prognozu biraz daha iyidir; 5 yıllık survi (sağkalım) %30’dur Yakın geçmişe kadar yapısı nedeniyle yanlışlıkla kolanjiokarsinom olarak tanı konulurdu

Diğer sarkomlar
Leiomyosarkom ve rabdomyosarkom gibi çeşitleri vardır Oldukça enderdir Bunlardan indiferansiye (embriyonel) sarkom erişkinlerde ender görülür ama çocuklardaki karaciğer tümörlerinin ancak %10’unu teşgil eder
Karaciğer kanseri gelişimi açısından risk faktörleri nelerdir
Hepatit B virüsü enfeksiyonları
Hepatit C virüsü enfeksiyonları
Hepatit D virüsü enfeksiyonları
Aflatoksin (aspergillus flavus zehiri)
Sirozlar
Genetik. konjenital,metabolik hastalıklar
Hemakromatozis, Wilson, Glikojen depo hastalığı
Kimyasallar; Nitritler, hidrokarbonlar, solventler
(Belki de büyük olasılıkla multifaktöryel!)

Karaciğer kanserinin bulguları nelerdir
Karaciğer kanserinin erken çok özgün bir bulgusu yoktur. O nedenle de tanı konduğunda kanser genellikle büyük boyutlara erişmiş olarak bulunur. Sıklıkla, kilo kaybı, iştahsızlık, halsizlik, çabuk yorulma, sarılık, karında sıvı toplanması gibi bulgular görülür. Bazen karın sağ üst tarafında ağrı dolgunluk hissi olabilir. Kanserin zemininde genellikle kronik bir karaciğer rahatsızlığı (örneğin: siroz) bulunduğundan ve bu hastalıklar da genellikle benzer bulgular verdiğinden olay karışabilir.

Tanıda geç kalmamak için ne yapmak lazım
Karaciğer kanseri büyük boyutlara varmadan özgün şikayetlere neden olmaz. Olan şikayetler de genellikle diğer hastalıklar ile karışır. Bu nedenle, erken tanının temel şartı bu konuda deneyimli bir doktorun şüpheciliğidir. Doktorunuz, hele yukarıdaki risk faktörlerinden birine sahipseniz, böyle bir risk altında olduğunuzu bilmeli, sizi bu konuda uyarmalı ve zaman zaman böyle bir gelişim açısından gerekli tetkik ve görüntülemeleri yaptırmalıdır.

Akciğer kanseri

Akciğer Kanseri Nedir
Akciğer kanserinin belirtileri üşüme,bronşit, ve diğer solunum hastalıklarından rahatsız bir insanın şikayetleri ile aynıdır. Akciğer kanseri daha ziyade 50 70 yaşlarında görülmektedir. Diğer taraftan sosyoekonomik yaşantıları düşük gruplarda akciğer kanseri daha sık görülmektedir. Bunun nedeni sigara içme oranının bu gruplarda daha fazla olmasına, içilen sigaranın filtresiz, yüksek katranlı ve nikotinli olması gibi sebeplere bağlanmaktadır. Akciğer kanserinin diğer hastalıklara göre ölüm oranı daha fazladır.
Akciğer Kanseri Alt Grupları 
Akciğer kanserleri çeşitli sınıflandırmalara tabii tutulmuşlardır. Bunların arasında en sık olarak aşağıdaki sınıflandırma kullanılmaktadır:
Yassı epitel hücreli akciğer kanseri (Epidermoid karsinom)
Küçük hücreli akciğer kanseri
Büyük hücreli akciğer kanseri
Adenokanser
Yassı Epitel Hücreli Akciğer Kanseri
En sık görülen akciğer kanseri tipini oluşturur (%40-60). Sıklıkla merkezi yerleşim gösterir ve büyük
solunumyollarından köken alır. Daha az bir bölümü ise küçük hava yollarından köken alarak akciğerin kenarkısımlarından gelişir. Erkeklerde kadınlardan daha fazla görülür. Sigara ve solunum ile alınan zararlı maddelerle yakından ilişkisi vardır. Diğer tiplere oranla daha ileri yaşlarda ortaya çıkar. Diğer doku ve organlara yayılması uzun zaman içinde gerçekleşir,

Küçük Hücreli Akciğer Kanseri
Tüm akciğer kanserleri arasında %15-30 oranında görülür. Akciğerin merkezi alanında gelişir ve büyük solunum yollarından köken alır. Sigara kullanımı ve hava kirliliği gibi dış etkenlerle yakın ilişkisi vardır. Diğer tiplere göre daha kötü huyludur. Yassı epitel hücreli akciğer kanserlerine göre daha erken yaşlarda ortaya çıkar. Hastalığın çok erken dönemlerinde diğer doku ve organlara yayılır. Vakaların 2/3’ünde kanser tanısı konulduğunda diğer doku ve organlara yayılma vardır.

Büyük Hücreli Akciğer Kanseri
Akciğer kanserlerinin %5-10’unu meydana getirir. Daha ziyade küçük solunum yollarından köken alır, akciğerin kenar kısımlarında yerleşir. Klinik seyirleri adenokanserler gibi uzun sürelidir.

Adenokanser
Akciğer kanserlerinin %10-20’sini oluşturan adenokanserler hava yollarında yer alan salgı yapan hücrelerden köken alır. Kadınlarda da hemen hemen erkeklerde görüldüğü oranda görülür. Sigara ve kirli hava gibi dış etkenlerle ilişkisi çok azdır. Akciğerin kenar bölümlerinde yer alırlar, küçük solunum yollarından ve alveol adı verilen solunum keseciklerinden köken alırlar. Yassı epitel hücreli akciğer kanserlerinden daha kötü huylu olmakla birlikte küçük ve büyük hücreli akciğer kanserlerine oranla daha iyi özellik gösterirler.

Şikayetler
Akciğer kanserli olguların %10’unda ilk başvuru sırasında şikayetleri yoktur. Akciğer kanseri bitkisel tedavi için tipik denecek herhangi bir şikayet ve bulgu yoktur. En sık görülen şikayet öksürüktür. Öksürük başlangıçta kuru olabilir, sonra balgamlı bir hal alır. Kanlı balgam görülebilir. Akciğer grafisi normal olan hastalarda kanlı balgam kanser tanısı için ipucu olmalıdır. Hastalarda göğüs ağrısı görülebilir, bu ağrı göğüs duvarında hissedilebilir ya da derinden gelen bir ağrı şeklinde de duyulabilir. Büyük çaplı solunum yollarının tümör dokusu ile tıkanması ile nefes darlığı gelişebilir. Tümörün solunum yollarını tam ya da kısmi olarak tıkaması sonucu balgam atılımında bozulma meydana gelir ve biriken balgam içinde üreyen bakteriler pnömoni gelişimine neden olurlar, buna bağlı olarak da klinik bulgular ortaya çıkabilir.Tümörün diğer organlara yayılmasına bağlı olarak da şikayetler gelişebilir. Yayıldığı organda yaptığı bozukluğa bağlı olarak da değişik bulgular ortaya çıkabilir

Mide kanseri

Mide Kanseri
Karnın sol üst bölgesinde mide bulunur. Nedenlerinde bahsedeceğimiz çeşitli sebeplerden dolayı midenin mukoza zarından tümörler gelişebilir. Bu tümörlerden kötü huylu olanları, kansere neden olur. Mide kanseri sıklıkla midenin küçük kenarında ortaya çıkar.Mide kanseri, en çok görülen 4. kanser türüdür. Ülkemizde, yaklaşık yılda yirmi bin kişi mide kanserine yakalanmaktadır. Erkeklerde, mide kanserine yakalanma riski daha fazladır. Yaşlılarda, mide kanseri daha fazla görülür.

Mide Kanserinin Nedenleri
Mide kanserinin görülmesinde, beslenme alışkanlığı önemli bir yer tutmaktadır. Tuzlu besinleri aşırı tüketmek, sebze ve meyve beslenmesinde yetersizlik, beslenme ile ilgili, en sık görülen kanser nedenlerindendir. Nitrat ve nitrit tuzları midede kanserojen maddeye dönüşebilmektedir. Ülkemizde mangal eti önemli bir yer tuttuğundan etin tuzlanması ve pişerken yanması kansere yol açabilir. Çünkü, yanmış et kanserojen madde içerir. Çiğ etle beslenmek de aynı şekilde kanser riskini artırır.Midede gastrit ya da ülsere neden olan, H.pylori bakterisi kansere neden olabilmektedir. Bu bakteriyi ortadan kaldırmak, kanser riskini azaltır.Sigara kullanmak, mide kanserine yakalanma ihtimalini 6 kat artırmaktadır. Sigara, midede iltihap oluşmasında rol oynar. Aynı şekilde alkol tüketimi de mide kanserinin nedenlerindendir.Birinci dereceden akrabalarında mide kanseri görülenlerde, kanser riski artmaktadır. Kalıtsal faktörler, mide kanserinin gelişmesinde etken faktördür. Beslenme önemli bir faktör olduğundan, sosyoekonomik düzey de kanserin oluşmasında etkilidir. Ayrıca evre şartları, geçirilmiş bazı hastalıklar, mide ameliyatı kanserin sebepleri arasında yer alır.

Mide Kanserinin Belirtileri
Erken mide kanserinde belirti olmaz. Risk taşıyan kişilere yapılan endoskopik incelemeyle hastalık teşhis edilebilir. Mide tümörü olan kişilerde gıda akışının engellenmesi sonucu ya da tümörün yayılması sonucu belirtiler ortaya çıkar. Hastaların yarısında elle muayenede bir kitle hissedilir. Mide bölgesinde ağrı ve midenin ağırlaştığı hissi İştahsızlık ve bunun sonucunda kilo kaybı görülmesi (şiddetli ve kısa sürede ortaya çıkar) Yemekten sonra rahatsızlık hissi ve mide şişliği, Bulantı, kusma, Mide kanseri olan kişilerin büyük bir kısmında kansızlık da görülür. Yorgunluk, Mide ya da barsakta kanama olması (gizli şekilde seyredebilir),

Kanser Hastalarının Yapması Gerekenler
Düzenli beslenme, kanser hastalığından korunmak için gereklidir. Bazı besinler kanserin oluşma ihtimalini azaltmaktadır. Özellikle nar, kayısı, havuç gibi meyve suları, sarımsak, üzüm, peynir, yoğurt, şalgam, muz, karnabahar kanseri önlemede faydalıdır. Hastalara domates yemeleri tavsiye edilir. Omega 3, kanserden koruyucu özelliğe sahiptir. Özellikle balık, omega 3 yönünden zengindir.Şişmanlık, kanser riskini arttırır. İdeal kiloya yakın olmak gerekir. Fazla kırmızı et tüketiminden kaçınmak lazım. C vitamini, birçok meyve ve sebzede bulunur ve vücudun direncini arttırır. Böylece kansere karşı etkili olur. Havucun içinde bulunan betakaroten, vücut direncini arttırır ve genlerimizin bulunduğu DNA da hasar oluşumunu engelleyici etkiye sahiptir. Düzenli bir hayat sürme, bir çok hastalıkta olduğu gibi kanser hastalığında da etkendir.

Kanserden Korunma Yöntemleri
Kanserde erken teşhis çok önemlidir. Bunun için düzenli kontrole gitmenizde fayda var. Sigara ve alkol kullanıyorsanız mutlaka bırakmalısınız. Sıcak ve soğuk içecekler, yapay yiyecekler mide kanserine yol açabilir. Hayvansal yağ kullanımı azaltılmalıdır. Düzenli egzersiz yapılmalıdır.
Şehir hayatının sebep olduğu yorgunluk, kansere neden olabilir. İstirahat şarttır. Sessiz yerler tercih edilebilir.

Mide kanserinin belirtileri nedir
Erken dönemde hastaların çoğunlukla şikayeti yok. Belirtiler sıklıkla mide duvarının tamamının tutulması veya midedeki gıda akışının tümör tarafından engellenmesi ya da komşu organlara yayılmasıyla çıkar. Klinik belirtilerin ortaya çıkmasıyla tanı konulması arasında ortalama 6-9 aylık bir süre vardır. Mide kanserlerinin en sık görülen belirtileri iştahsızlık, kilo kaybı, inatçı hazımsızlık ve halsizlik. Ayrıca mide yanması, şişkinlik, bulantı ve kusma da olabilir. Ağrı, bazen gıda alımı veya anti asitlerle hafifleyebilir. Midenin üst kısım kanserinde kalp hastalığını düşündüren bir ağrı (angina pektoris) görülebilir. Ayrıca yutma güçlüğü ve kusma bu bölgedeki tümörlerde sık görülür. Mide kanseri genellikle gizli kanama sonucu anemiye neden olur. Kanlı kusma veya siyah renkli dışkılama ise olguların ancak yüzde 5’inde görülür. Mide kanserli hastaların yarısında karında ele gelen kütle vardır. Hastaların yaklaşık yüzde 10’u ise karında sıvı birikimi, kansızlık ve akciğer zarları arasında sıvı toplanması gibi kanserin yayılma bulgularıyla gelirler.

Mide Kanserinden Nasıl Korunabilirim
Aşırı tuzlu, salamura, ve tütsülenmiş besinlerden kaçının
Sigara içmeyin. Bol bol taze sebze ve meyve yiyin. Bu besinlerden alacağınız c vitamini gastrik karsinojenlere karşı korunma sağlıyor.Bol bol taze sebze ve meyve tüketmeye özen gösterin

Prostat kanseri

Prostat Kanseri Nedir?
Bütün vücut dokularında hücreler kendilerini belirli bir kontrol mekanizması içerisinde yenilerler. Böylece zedelenen doku tamir edilir, yenilenir. Kontrol dışı çoğalan hücreler tümör adı verilen hücre topluluklarını oluşturur. Bazı tümörler büyümelerine karşılık köken aldıkları dokuda sınırlı kalırlar ve komşu organlara ilerlemezler. Bunlara benign (selim, iyi huylu) tümörler denir. Diğer bir kısmı ise sadece büyümekle kalmayıp komşu organlara uzanma ve onları da tahrip etme potansiyeline sahiptir. Bu tür tümörler kan ve lenf dolaşımı ile köken aldıkları yerlerden uzaktaki organlara da sıçrayabilirler. Bu tür tümörlere malign (habis, kötü huylu) tümör yada kanser denir. Kanser hücreleri köken aldıkları malign tümörden ayrılabilir, vücutta dolaşarak yeni yerleştikleri yerlerde de çoğalabilirler. Bu şekilde köken aldıkları organ dışına sıçramış ve oralarda büyümekte olan tümörlere metastaz denir.
Prostat Kanserinin Nedenleri Nelerdir?
Prostat kanserinin nedenleri tam olarak bilinmemektedir. Bazı araştırıcılar aşırı yağlı yiyecekler gibi çevresel faktörlerin etkisi olabileceğini düşünürken, bir başka grup araştırıcı prostat kanserinin genetik (kalıtsal veya ailevi) nedenlerle gelişebileceğini öne sürmektedir. Nedeni ne olursa olsun, prostat kanserinde bugün için kabul edilen en önemli risk faktörü yaşlanmadır. Prostat kanseri gelişme riski 50 yaşından sonra artmaya başlar.Eğer siz ya da ailenizden biri 50 yaş üzeri bir erkek ise kendiniz için yapabileceğiniz ya da o aile üyesine önerebileceğiniz en önemli şeylerden birisi prostat kanseri açısından incelenmektir. Prostat kanseri erkeklerde en sık saptanan kanserdir ve kansere bağlı ölümlerin ikinci sık nedenidir.
Kim Risk Altındadır?
Eğer yeterince uzun yaşarsa hemen tüm erkeklerde prostat kanseri gelişir. Yaş arttıkça prostat kanseri gelişme riski artar. Prostat kanserlerinin %85’i 65 yaşın üzerindeki erkeklerde saptanır. Ancak, bazı erkeklerde çok daha erken yaşlarda prostat kanseri gelişebilir. Prostat kanseri genellikle çok yavaş büyür. Yıllarca hiç belirti vermeyebilir. Birçok erkek prostat kanseri olduğunu öğrenemeden başka hastalıklar sebebiyle ölür. Diğer taraftan bir kısım hastada ise prostat kanseri erken, orta ya da geç dönemde iken saptanır. Prostat kanseri erkeklerdeki en sık kanserdir ve çok sinsi seyreder. Maalesef bir çok hastada hiç bir belirti vermeyebildiği gibi hiç bir yakınmaya da yol açmayabilir. Bu nedenle sizin ya da 50 yaş üzeri aile üyesi diğer erkeklerin bu hastalık için doktora başvurması ve izleyen yıllarda da düzenli kontrolden geçmeleri çok önemlidir.
Belirtiler
Bazı hastalarda ise prostat kanserine bağlı büyüme ile idrar kanalı daralır ve idrar yapma zorluğu, sık idrara çıkma, damla damla idrar yapma görülebilir. Ancak bu şikayetler sadece prostat kanserine özgü değildir. Prostat kanserine bağlı olarak menide ya da idrarda kan görülebilir. İleri evrelerde ise özellikle bel ve leğen kemiklerinde ağrılar, halsizlik ve kilo kaybı olabilir. Bu belirtilerden biri ya da birkaçı olduğunda doktor muayenesi ve laboratuar incelemeleri gerekir.

7 Ağustos 2010 Cumartesi

Kanser çesitleri ve Belirtileri

Testis Kanseri

Uyarıcı Belirtilen Teslislerde herhangi bir kitle veya boyutlarında değişiklik.
Kanser Riski Faktörleri: Yaşlı erkeklerden daha çok genç erkeklerde ortaya çıkar (kırk yaşından sonra fazla görülmez); normal yerine inmemiş testisler.
Check-up Kuralları: ilk gençlik yıllarının son dönemlerinden başlayarak tüm yaştaki erkekler her ay teslislerini muayene etmelidirler.

Kolorektal (Kalın Bağırsak ve Rektum) Kanser

Uyarıcı Belirtileri: Herhangi bir rektal (makattan gelen) kanama veya dışkılama alışkanlıklarında uzun dönemli değişiklik.
Kanser Riski Faktörleri: Aile üyelerinden birinde geçmişte kolorektal polip (iyi huylu tü-moral oluşum) veya kolorektal kanser veya kronik ülserleşmiş kolit olması.
Check-up Kuralları: Kırk yaşın üzerinde olan kadın ve erkeklerin her yıl dijital (parmakla) rektal muayeneden geçmesi gerekir. Bundan öte elli yaşın üzerinde olan erkek ve kadınların en azından iki yılda bir sigmoidoskopik muayeneden geçmesi (sigmoidoskop ile kolon içinin muayenesi) ve her yıl kan bulunup, bulunmadığının kontrolü için feces (dışkı) testini yaptırması gerekir.

Akciğer Kanseri

Uyarıcı işaretleri: Rahatsız eden bir öksürük, öksürürken kan gelmesi ve akciğer iltihabı veya bronşit nöbetleri; göğüste ağrı.
Kanser Riski Faktörleri: Çok sigara içmek ve özellikle astbest olmak üzere çevre kirletici maddelere maruz kalmak.
Check-up Kuralları: Kırk yaşın üzerinde olan herkesin bir göğüs röntgeni çektirmesi gerekir. Bunu takip eden göğüs röntgenleri doktorunuzun kişisel kararına göre yapılacaktır.

Servikal (Rahim Boynu) Kanser

Uyarıcı Belirtiler: Anormal vajinal kanama.
Kanser Riski Faktörleri: Genital (Cinsel) bölgelerde kabarcıklar oluşturan deri iltihaplan veya genital siğil enfeksiyonları-, ergenlik çağına geldikten kısa bir süre sonra cinsel ilişkiye girme veya çok fazla cinsel ilişki partnerinin olması.
Check-up Kuralları: Onsekiz yaşına gelen kadınların veya seksüel olarak aktif olanların her yıl Pap testi yaptırması ve pelvik muayeneden geçmesi gerekir. Birbirini takip eden üç veya daha fazla normal sonuç veren yıllık muayenenin ardından doktorunuz Pap testinin daha az aralıklarla yapılmasına karar verebilir.

Endometrium (Rahim iç zarı) Kanseri

Uyarıcı Belirtiler: Anormal vajinal kanama.
Kanser Riski Faktörleri: Geçmişte kısırlık olması veya yumurtlama olmaması; menapozun geç başlaması veya uzun süreli östrojen tedavisi, vücutta aşırı yağlanma; çok fazla sigara içmek.
Check-up Kuralları: Menapoza geldikten sonra geçmişinde kısırlık, aşırı şişmanlık, yfmurtlayamama, anormal rahim kanaması veya östrojen tedavisi olan kadınların endo-metriyal biyopsi yaptırmaları gerekir.

İdrar Yolu ve Mesane Kanseri

Uyarıcı işaretler: idrarda kan; sırt ağrısı; kilo ve iştah kaybı, sürekli ateş; anemi (kansızlık).
Kanser Riski faktörleri: Elli yaşın üzerinde olan erkeklerde-, çok fazla sigara içenlerde, geçmişte kronik idrar yolu enfeksiyonlarından rahatsız olanlarda daha fazla görülür.
Check-up Kuralları: Komple fiziki muayeneniz sırasında yapılan rutin idrar tahlilleri idrarınızda kan olup olmadığını (hemıtüri) gösterecektir. Eğer hematüri bulunursa, doktorunuz anormal bir doku da bulursa, biyopsi de dahil olmak üzere sistoskopik bir muayene yapabilir. Doktorunuz bir böbrek filmi de isteyebilir.

Ağız Kanseri

Uyarıcı işaretler: Ağzınızın renginde herhangi bir değişiklik veya ağzınızda iyileşmeyen herhangi bir yara.
Kanser Riski Faktörleri: Genellikle kırkbeş yaşın üstünde erkeklerde, çok fazla sigara içenlerde ve özellikle çok fazla alkol kullanımı ile birlikte dumansız tütün kullananlarda (tütün çiğneyenlerde) daha fazla görülür.
Check-up Kuralları: Eğer iyileşmeyen bir yara varsa doktorunuza veya diş hekiminize başvurun.

Gırtlak Kanseri

Uyarıcı Belirtiler: Boğuk seslilik.
Kanser Riski Faktörleri: Çok fazla sigara içmek, eğer fazla miktarda alkol kullanımı ile birlikte oluyorsa.
Check-up Kuralları: Konuşma özelliğinizde herhangi bir değişiklik olması durumunda bir boğaz uzmanı tarafından yapılan muayene veya eğer çok fazla sigara içiyorsanız yıllık muayene.

Prostat Kanseri

Uyarıcı Belirtileri: idrara çıkmada zorluk; sırtın alt kısmında sürekli bir ağrı, pelvis veya kasıkların üst kısmında sürekli ağri; idrarda kan.
Kanser Riski Faktörleri-. Yetmiş yaşın üzerinde olan erkeklerde daha fazla görülür.
Check-up Kuralları: Eğer kırk yaşın üzerinde iseniz, periyodik tıbbi muayeneniz sırasında bir dijital (parmakla) rektal muayeneden de geçmeniz gerekir.

Cilt Kanseri

Uyarıcı Belirtileri: Düzensiz sınırları olan küçük bir lezyon (yara, bere) ve vücutta veya kol ve bacaklarda kırmızı, beyaz, mavi veya mavi-siyah lekeler; cildin herhangi bir yerinde rengi inci beyazından siyaha kadar değişen yumru veya lezyonlar; avuç içi, ayak tabanı, el ve ayak parmaklarının uç kısımlarında koyu renkli lezyonlar; güneşe maruz kalmış cilt üzerinde daha koyu renkli beneklerle birlikte geniş kah-verengimsi lekeler; cildin herhangi bir yerinde kırmızımsı mor lekeler; ayak parmakları veya bacakta mor-kahverengi veya koyu mavi no-düller; yüz, kulak veya boyunda inci gibi veya mumlu gibi yumru veya şişler-, göğüs veya sırtta düz, ten rengi veya kahverengi yara izine benzer lezyonlar; yüz, kulaklar, boyun, eller veya kollarda pullu veya kabukla kaplı yüzeyi olan düz lezyon veya kırmızı nodul; herhangi bir bende görülen değişiklik veya iyileşmeyen bir yara.
Kanser Riski Faktörleri: Kadın ve erkeklerde kızıl saç, açık cilt rengi veya gözlerin mavi olması; çocuklukta ciddi güneş yanığı olması; ailenin geçmişinde doğum lekeleri veya benler (displastik nevüs doğumda mevcut ben oluşumu sendromu.)
Check-up Kuralları: Eğer yukarıda sıralanan uyarıcı belirtilere sahip herhangi bir cilt lezyo-nunuz varsa doktorunuza danışınız.

Rahimağzı Kanseri

Rahimağzı kanseri önceleri gelişmiş ülkeler de dahil olmak üzere tüm dünyada sıklık açısından ön sıralarda yer alan bir kanser türü iken, papsmear tarama testi, kolposkopi tanı testi gibi yöntemlerin geliştirilmesi sayesinde henüz kanser aşamasına gelmeden önce yakalanabilen ve etkili bir şekilde tedavi edilebilen bir kanser türü haline gelmiş ve bu da bu kanser türünden ölümlerin belirgin bir şekilde azalmasıyla sonuçlanmıştır.Rahimağzı kanseri özellikle papsmear tarama testinin yaygın olarak kullanılamadığı ülkelerde halen önemini korumaktadır. Genellikle 40 yaş ve sonrasının bir hastalığı olarak kabul edilmesine karşın her yaşta ortaya çıkabilmektedir.

Kimlerde daha sık görülür?

Uzun yıllar rahimağzı kanserinin cinsel yolla bulaşan bir hastalık olduğu düşünülmüştür. Bunun altında yatan neden, 19. yüzyılda bir araştırmacının rahibelerde bu hastalığın ortaya çıkmadığını gözlemlemesidir. 20. yüzyılın ortalarında yapılan bir çalışmada hastalığın hayat kadınlarında görülme sıklığının daha fazla olduğunun saptanması bu teoriye daha da bağlanılmasına neden olmuştur.Hastalık gerçekten de tek eşli yaşam sürdürme alışkanlığı olan ve eşi de tek eşli yaşam süren kadınlarda daha az görülmekte ve bu açıdan cinsel yolla bulaşan bir hastalık gibi davranmaktadır.Genel olarak söylemek gerekirse bu kanser türü, CIN yani kanser öncüsü lezyon ortaya çıkma açısından risk altında olan kişilerde daha fazla görülmektedir, zaten bu da beklenen bir durumdur.Özetle burada da tekrarlamak gerekirse, erken yaşta (20 yaşından önce) başlayan cinsel yaşam, çok eşli yaşam tarzı veya eşin çok eşli bir yaşam tarzını benimsemiş olması, HPV ile enfeksiyon ve sigara kullamı hastalığın gelişimi açısından en önemli risk faktörlerini oluşturmaktadır.Eşi sünnetsiz olan kadınlarda hastalığın daha az görüldüğü zaman zaman öne sürülse de bu öneri tam olarak kanıtlanabilmiş değildir.

Ne gibi belirtiler verir?

Rahimağzı kanseri en ileri aşamalara kadar "basit" bir akıntı dışında hiçbir belirti vermeyebilir ve bu durumlarda bazen tesadüfen yapılan bir papsmear incelemesiyle ortaya çıkarılabilir.

Bazı durumlarda bu kanser türü belli bir süredir CIN yani kanser öncüsü lezyon nedeniyle izlenmekte olan bir kadında saptanabilir.

Papsmearda sorun saptanması veya başka bir nedenle kolposkopi incelemesine tabi tutulan bir kadından alınan biyopside kanser saptanması ise hastalığın diğer bir ortaya çıkış şeklidir.

Yukarıda anlatılan durumlar nispeten az görülen durumlardır ve rahimağzı kanseri sıklıkla düzensiz kanamalar veya ilişki esnasında ortaya çıkan kanamalar şeklinde belirti verir.

Canlılığını kaybetmiş kanser dokularının "çürümesi" neticesinde oldukça kötü kokulu bir akıntı ortaya çıkabilir.

İlerlemiş kanser olgularında ise durdurulması oldukça zor kanamalar ortaya çıkabilir.

İleri evre kanser olgularında tümör kitlesinin böbrekle mesane arasında yer alan idrar borusuna baskı yapması neticesinde böbrekler işlevlerini yitirebilir.

Hastalığın evreleri

Hastalığın ameliyatla tedavi edilmeye uygun olan erken bir evresi ve ameliyatla tedavinin etkili olmadığı ileri bir evresi vardır. Genel olarak söylemek gerekirse lenf yoluyla yayılımın olduğu, parametrium adı verilen ve rahimağzının etrafında bulunan, içinden idrar borusunun da geçtiği dokuya yayılım durumlarında ameliyat tercih edilmez.Hastalığın uygun bir şekilde evrelenmesi ve tedavi şeklinin belirlenmesi için genel anestezi altında jinekolojik muayeneyle parametrium dokusuna yayılım olup olmadığı, MR veya BT görüntüleme yöntemlerinden biriyle lenf dokusuna yayılım olup olmadığı, sistoskopi incelemesiyle mesaneye yayılım olup olmadığı, rektoskopi incelemesiyle kalın barsak tutulumunun olup olmadığı, IVP adı verilen "ilaçlı böbrek filmiyle" idrar borusuna yayılımın olup olmadığı belirlenir. Bu incelemelerin hepsinin beraberce veya yalnızca birkaçının yapıldığı hastalar olabilir.

Nasıl tedavi edilir?

Ameliyatla tedavi kararı verildiğinde seçilecek olan ameliyat türü hastalığın erken evrenin hangi aşamasında bulunduğu ve hastanın yaşına ve çocuk arzusuna göre değişiklik gösterir. Genel olarak söylemek gerekirse çocuk arzusu olmayan bir kadında rahimin ameliyatla alınması erken evrenin en erken aşamalarında en çok tercih edilen ameliyat türüdür. Çocuk arzusu devam eden veya herhangi bir nedenle rahiminin alınmasını istemeyen kadınlarda konizasyon adı verilen ameliyat türü tercih edilir. Bu ameliyatta rahimağzından kanser dokusunu tümüyle içine alan koni şeklinde geniş bir parça çıkarılır.Erken evrenin nispeten daha ileri evrelerinde ise nüks olasılığını ortadan kaldırmak amacıyla rahim oldukça geniş bir çevre dokuyla beraber çıkarılır ve vajinanın da bir kısmı alınır. Yine lenf kanallarına nüksü engellemek amacıyla çevre dokulardaki lenfe bezleri çıkarılır.Hastalığın ameliyatla tedavisinin mümkün olmadığı yönünde karar verilmesi durumunda hasta radyoterapiyle tedavi edilir.Bazı durumlarda ameliyat sonrası ek olarak radyoterapi uygulaması gerekebilmektedir.

Tedavi etkinliği ve sağkalım

Tedavinin etkinliği ve sağkalım öncelikle hastalığın saptandığı zamandaki evresine, seçilen tedavi şeklinin uygulanma başarısına bağlıdır.Tedavi sonrasında hastalar belli aralıklarla çeşitli incelemelere tabi tutularak muhtemel nüksler ortaya çıkarılır. Rahimağzı kanseri son derece kötü huylu bir hastalık olmasına karşın düzenli doktor kontrollerine giden hastalıklarda henüz kanser aşamasına gelmeden veya kanserin en erken aşamalarında yakalanma ve tedavi sonrası şifa ile sonuçlanma olasılığı yüksek bir hastalıktır.

Kanser düşmanı yiyecekler nelerdir?

Uludağ Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bahçe Bitkileri Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Rahmi Türk, “Doğal Savaş Programı” hazırladı.

Kansere karşı hangi besinler iyi geliyor? Neler yemeli? İşte cevaplar:

Londra Üniversitesi’nin, besinlerin sağlığa etkileri konusunda yaptığı araştırmada şu besinler kanser düşmanı;

Kayısı, lahana, fasulye ve tahıl ürünleri, kiraz, kalp hastalıkları ve bağırsak kanserinde faydalı olan kepekli ekmek, balık, havuç, yoğurt.

SOĞANIN YERİ BAŞKA

Soğan, aynı zamanda içerdiği bol miktarda sülfit maddesiyle kanseri önlüyor.

“betakaroten” açısından zengin olan kayısı, hücrelere ve dokulara zarar veren moleküllerin etkisini ortadan kaldırarak kansere karşı vücudu koruyor.

Arpa, mısır, buğday, yulaf gibi tahılların kanserojen maddelerin vücuttan atılma sürecini hızlandırdığına, bağırsak kanseri riskini yarı yarıya azaltıyor. Soya fasülyesi kanseri önleyen antioksidanlar, lahananın da kanserli hücrelerin çoğalmasını engelleyen karoten maddesi açısından zengin.

Nohud göğüs, pirincin bağırsak, domatesin pankreas, soğanın mide ve bağırsak kanserlerinin önlenmesi için tüketilmesi gereken gıdalar arasında yer alıyor.

Kanser vücut da neyle beslenir?

Her doktor öğrenciliği sırasında Otto Warburg'un buluşunu öğrenir. 1930'lu yıllarda Warburg kanserin en temel biyokimyasal sebebini, yani sağlıklı bir hücreyi kanser hucresinden ayıran şeyin ne olduğunu bulmuştur. Bu, o kadar önemli bir buluştur ki, Otto Warburg'a Nobel Ödülü kazandırmıştır.

Otto Warburg'a göre kanserin bir temel sebebi vardır. Bu da, vücudun normal hücrelerinin oksijenli solunumunun, oksijensiz - anaerobik- hücre solunumuyla yer değiştirmesidir.

Warburg'un buluşu bize baska neleri anlatmaktadır?

Birincisi, kanser, normal hücrelerden çok farklı bir biçimde metabolize olmaktadır. Normal hücreler oksijene ihtiyaç duyar; kanser hücreleri oksijenden kaçınır. Hiperbarik oksijen terapisi alternatif kanser tedavisi uygulayan kliniklerde kullanılan bir yontemdir.

Bu buluşun bize anlattığı başka bir şey de, kanserin bir mayalanma (fermantasyon) süreciyle metabolize olduğudur. Kanserin metabolizması normal hücre metabolizmasından 8 kat daha büyüktür.

Yukarıda söylediğimiz her şeyi birleştirirsek ortaya şu tablo çıkıyor: Vücut, kanseri beslemeye çalışırken mutemadiyen kapasitesinin üstünde çalışır. Kanser devamlı açlıktan ölmenin eşiğindedir ve vücuttan kendisini beslemesini talep etmektedir. Besin alımı kesilirse kanser açlıktan ölmeye başlar. Tabii kendisini beslemek için vücudun şeker üretmesini sağlayamazsa. .

Proteinlerden şeker
Bu ziyan sendromuna kaseksia (cachexia) denir. Kaseksia vücudun proteinlerden (evet, doğru duydunuz, karbonhidratlardan veya yağlardan değil de, proteinlerden) "glukoneogenez" (yeniden glukoz yapımı) işlemiyle, şeker elde etmesidir. Bu şeker kanseri besler. Vücut sonunda, kanser hucresini beslemeye çalışırken kendisi açlık ceker.

Şimdi, kanserin şekerle beslendiğini öğrenmişken, onu şekerle beslemek mantıklı geliyor mu size? Yani karbonhidratlardan zengin bir diyet uygulamak?

Bugün, kansere karşı uygulanan birçok besin terapisi mevcuttur (işe de yaramaktadırlar) çünkü günün birinde birisi şeker ve kanser arasındakı bağlantıyı görmüştür. Bu terapilerde, karbonhidratlar bakımından zengin gıdalara izin verilmez. Terapilerin hiçbirinde şekere de izin verilmez bgıjg ieker kanseri beslemektedir. Peki doktorunuz bu gerçekleri size neden söylemez? Kim bilir? Belki doktorunuz kanseri tedavi edecek kişinin siz değil, kendisi olduğunu düşünmektedir. Belki Otto Warburg'un buluşunu duymuştur ama geri kalan parcaları tamamlayamamıştır. Belki de beslenmeyle ilgili hiçbir şey öğrenmemiştir. Aslında 1978'e kadar ABD'nin resmi kuruluşlarından biri, beslenmenin kanserle bir ilgisi olmadığını iddia etmekteydi!..

Kanser ve şeker bağlantğsğndan haberdar olanlar ise, dikkate değer terapilerle ortaya çıktılar. Bunlardan biri 'Laetrile'dir. Kaseksiali hastaların yuzde 50'den fazlasında glukoneogenez sürecini durduran hidrazin sulfat bunlardan bir diğeridir. Bugün, Minnesota Üniversitesi kemoterapi alanında bir "akıllı bomba" üzerinde çalışmaktadır. Akıllı bomba diyebileceğimiz ilacın üzerinde bir kaplama vardır. İlac, vücutta oksijensiz bir bölge ile karşı karşıya geldiğginde bu kaplamayı üzerinden atar. Kanseri yok etmek için kemoterapiyi serbest bırakır.

Çünkü, vücutta oksijensiz tek alan, kanserli bölgedir. Kanser hücresini aç bırakmaya çalışan besin terapileri de vardır. Kanserin ne sevdiğini bilen hasta, bunları yemekten kaçınır. Kanser, çiğ yiyeceklerdense, pişmiş yiyecekleri sever. Pişirme işlemi, besinlerdeki enzimleri ve vitaminleri yok etmektedir. Bir de, kanserin şeker sevdiğini aklınızdan çıkarmayın. Kanserinizi sevmiyorsaniz, onu beslemeyin!

Şeker yerine tatlandırıcı kullanmak çözüm değil. Şeker yerine tatlandırıcı kullanmayı ddüşünüyorsanız, başka bir tuzağa düşmüz olursunuz. Tatlandırıcıların da vücuda ciddi zararları olduğu, yapılan araştırmalarla kanıtlandı. Örneğin, Amerikan Gıda ve İlac Dairesi (FDA), sakarin içeren her türlü gıda maddesinin üzerine "Sağlığa zararlıdır. Hayvanlar üzerinde yapılan testlerde kansere yol açmıştır" ibaresinin konmasını şart koştu. Aspartam ve sukraloz gibi diğer tatlandırıcılar da yan etkileri nedeniyle uzak durulması gereken gıdalardır. Ama maalesef hiç birinin üzerinde "zararlıdır" uyarısı yoktur.

Kanseri yenmenin yolları?

Bilim adamları çareyi buldu ve açıkladı: Kanserden nasıl korunulur, neler yapmalı? Nasıl tedavi edilmeli?Amerikan Kanser Derneği ve Hastalıkları Önleme Merkezi’nin (CDCP) yaptığı araştırmaya göre kanserden ölümler ülke genelinde 2 yıl içinde her yıl yüzde 2,1 oranında azaldı, yani 11 binden fazla kişinin hayatı kurtuldu. Ülkede kanser nedeniyle ölümler 1993 yılından bu yana yılda ortalama yüzde 1,1 oranında azalıyordu. Ancak yeni açıklanan rakamlara göre 2002 ile 2004 arasında bu oran ikiye katlanarak yüzde 2,1 oldu. Yani kanser ABD’de artık daha az can alıyor. En büyük düşüş ülkede en fazla can alan ikinci kanser cinsi olan kolon kanserinde yaşandı.

Erken teşhis anahtar

Kalın bağırsak ve çevresinde görülen bu kanser nedeniyle ölen erkeklerin sayısında yüzde 5, kadınlarda ise yüzde 4,5 azalma görüldü. Uzmanlara göre bunun nedeni, bu kanser tipinin teknolojik ve tıbbi yeniliklerin yardımıyla artık daha önceden teşhis edilebilmesi ve kanserli tümörlerin yayılmadan alınabilmesi. Ayrıca bu kanser tipiyle savaşta kullanılan yeni ilaçlar ve tedavi yöntemleri, hastaların daha uzun yaşamalarını sağlıyor. Araştırmaya göre en ölümcül kanser tiplerinden biri olan akciğer, meme ve prostat kanserlerinde de gözle görülür düşüşler kaydedildi. Uzmanlara göre bunun en büyük nedeni kanserin artık daha erken teşhis edilmesi. Ayrıca ABD halkının kansere karşı daha bilinçli hale gelmeleri ve beslenme alışkanlıklarını değiştirmelerinin de kanserden ölüm oranlarının düşmesinin en büyük nedenlerinin başında geliyor.

Hangi kanser cinsleri azaldı

ERKEKLER:

Akciğer, prostat, kolorektal, pankreas,mesane,böbrek,mide,beyin, lösemi, ağız boşluğu, lenf ve miyelom kanserlerinde azalma yaşandı. Deri kanserinde değişim gözlenmezken, yemek borusu ve karaciğer kanserlerinden ölümlerde artış görüldü.

KADINLAR:

Meme, kolorektal,mide,böbrek, servikal, beyin, mesane, lenf, lösemi ve deri kanserinde azalma görüldü. Pankreas, rahim ve yumurtalık kanserlerinde değişim görülmedi. Akciğer ve böbrek kanserlerinden ölümler ise arttı.

Sigara ve fast food ‘öcü’ oldu, halk daha bilinçli

İŞTE ABD’nin son yıllarda kansere karşı attığı adımlar ve sonuçları:

1- ABD halkında başta medya olmak üzere kanserle savaş derneklerinin yoğun kampanyaları nedeniyle halk artık kanser hakkında daha çok bilgili. Böylece kanseri önlemenin en önemli yolu olan “erken teşhis” arttı.

2- Birçok eyalette çıkan sigara yasakları sayesinde sigara içenlerin sayısında büyük azalma görüldü. Akciğer kanserinden ölümler 2002-2004 yılları arasında yüzde 2 oranında düştü.

3- Beslenme alışkanlıkları değişti. Uzmanlara göre ABD halkı, kanser, kalp krizi ve obeziteye neden olan fast-food’u artık daha az tüketiyor.

4- Kanser teşhisinde en önemi gelişmeler (MRI, mamografi) gibi tümörleri çok küçükken bile teşhis edebilen yeni teknolojilerin ortaya çıkması sayesinde yaşandı. Erken teşhis ölüm oranlarının düşmesindeki en büyük etken oldu.

5- Uzmanların hormon tedavisinin kadınlarda yumurtalık ve meme kanserine yol açtığı şeklindeki araştırmaları sonuç verdi. Hormon tedavilerindeki azalmalar bu kanser türlerinde düşüş yarattı. 2002-2004 arasında meme kanserinden ölen kadınların sayısı yılda yüzde 3,5 azaldı.

6- Erkeklerin korkulu rüyası prostat kanserinin erken teşhisindeki ilerlemeler, kanser teşhisi için kullanılan yeni MR yöntemleri prostat kanserinden ölümlerin azalmasına neden
oldu.